Soma'da Hükümet Konağı önünde “Çocuklarımızın ve
Öğrencilerimizin Geleceğine Sahip Çıkıyoruz!” diyen Eğitim Sen üyeleri bir
basın açıklamasında bulundular.
EĞİTİM SEN Soma Temsilciliği Adına Baştemsilci Kadir Özdemir
yaptığı basın açıklamasında;
Başbakan'ın söylemlerinden hemen sonra gündeme gelen zorunlu eğitimin kendi içinde kademelendirilerek 12 yıla çıkarılması girişimleri, bütün itirazlarımıza rağmen sürmektedir. AKP hükümeti, zorunlu eğitimin süresini arttırma bahanesiyle, temel eğitimi 4+4+4 şeklinde kademelendirerek, eğitim sistemini kendi siyasal ve ideolojik amaçlarına uygun bir şekilde biçimlendirmek istemektedir.
Başbakan'ın söylemlerinden hemen sonra gündeme gelen zorunlu eğitimin kendi içinde kademelendirilerek 12 yıla çıkarılması girişimleri, bütün itirazlarımıza rağmen sürmektedir. AKP hükümeti, zorunlu eğitimin süresini arttırma bahanesiyle, temel eğitimi 4+4+4 şeklinde kademelendirerek, eğitim sistemini kendi siyasal ve ideolojik amaçlarına uygun bir şekilde biçimlendirmek istemektedir.

Önümüzdeki günlerde Meclis Genel Kurulu'na gelmesi gereken
düzenlemelere baktığımızda neden bu kadar kaygılı ve öfkeli olduğumuzun kamuoyu
tarafından anlaşılmasının kolaylaşacağını düşünüyoruz;
*Kanun teklifinde yer alan, ilköğretim devlet okullarında
parasızdır ifadesi komisyon görüşmelerinde metinden çıkarılarak, ilköğretimin tamamen
paralı hale getirilmesinin ilk adımları atılmak istenmektedir.

*Daha önce 4. sınıftan sonra getirilmek istenen “açık
öğretim” sistemi, tepkiler üzerinde 8. sınıf sonrası için öngörülmüştür. Çocuk
gelinlerin ağırlıklı olarak 13, 14, 15 yaşında olduğu düşünüldüğünde mevcut
düzenleme ile “çocuk gelinler” uygulaması iktidar tarafından desteklenmektedir.
*Yıllardır okulöncesi eğitimi yaygınlaştırmak için
çalışmalar yapılmasına rağmen, yasa teklifinde okulöncesi eğitim zorunlu
eğitimin dışında bırakmıştır.
*Arapça, fıkıh ve Kur'an derslerinin ikinci 4 yılda seçmeli
hale getirilmesi sağlanarak, bütün okullarda fiilen imam hatip modeline
geçilmek istenmektedir.
*İlkokul ve ortaokulun, “bağımsız binalarda” gerçekleşeceği
iddia edilse de, okulların bu uygulama için yeterli altyapı ve donanıma sahip
olmadığı gerçeği göz ardı edilmektedir.
*Bir taraftan uzun vadede seçme sınavlarının kaldırılacağı
iddia edilirken, diğer taraftan kademeli eğitim uygulaması ile çocuklarımızın
daha erken yaşlarda dershaneye gitmeleri teşvik edilmesi kesinlikle kabul
edilmez bir durumdur.
*Kesintili eğitim sisteminin piyasa ile ilişkilendirilmesi,
meslek okulu açacak firmalara öğrenci başına destek sunulması ile eğitim
sisteminin sermayeye ucuz işgücü sağlar duruma getirilmesi amaçlanmaktadır.
Eğitim sisteminin ve çocuklarımızın ihtiyaçlarından çok,
tamamen siyasal ve ideolojik amaçlarla hazırlanan kanun teklifi ile eğitimde
çok başlılığın önü açılarak, eğitim sistemi sonu görünmeyen derin bir
karanlığın içine doğru itilmek istenmektedir.

Eğitim ve bilim
emekçileri olarak, toplumun büyük bir bölümünün kaygıyla takip ettiği kesintili
eğitim tartışmalarında çocuklarımız, öğrencilerimiz ve velilerimizle aynı
taraftayız ve benzer kaygıları taşıyoruz. Yıllardır sorunlarla boğuşan eğitim
sisteminin ve çocuklarımızın Başbakanın “dindar nesil” sevdasına kurban
edilmesine izin vermeyeceğiz.
Buradan hükümeti son kez uyarıyoruz;
Hangi siyasal ve ideolojik amaçlarla gündeme getirildiği
açıkça belli olan düzenleme geri çekilmelidir. Bu konuda eğer gerçekten bir
düzenleme yapılmak isteniyorsa bilimsel veriler ışığında, eğitim sisteminin ve
toplumun gerçek ihtiyaçları doğrultusunda hareket edilmesi gerekmektedir.
Eğitim emekçileri ve veliler olarak öğrencilerimizin,
çocuklarımızın geleceği üzerinden ucuz hesaplar yapanlar, asla ve asla
amaçlarına ulaşamayacaklardır. Düzenleme geri çekilmediği ve mevcut haliyle
meclis gündemine geldiği takdirde, hizmet üretiminden gelen gücümüzü kullanarak
tüm Türkiye'yi eylem alanına çevireceğimizin bilinmesini istiyoruz.
12 Eylül rejimi ile “hesaplaşma” adı altında, askeri
darbenin generallerinin yargı önüne çıkarılmaya hazırlanıldığı bir dönemden
geçiyoruz. Ancak böyle bir dönmede kamu emekçilerinin, işçilerin çalışma
hayatına ilişkin yapılmak istenen düzenlemeler AKP iktidarının 12 Eylül
zihniyetinin emek düşmanı temel karakteriyle herhangi bir sorunu olmadığını,
aksine bu konuda darbe dönemi yönetimleri bile gölgede bırakmaya hevesli
olduğunu göstermektedir.
Anayasada kamu emekçilerine sözde toplu sözleşme hakkı
tanıyan 12 Eylül referandumunun üzerinden 16 ay, Üçlü Danışma Kurulu
toplantılarının üzerinden 6 ay, Yasa Taslağının Bakanlar Kurulu'na
gönderilmesinin üzerinden tam 100 gün geçti.
Üzülerek ifade ediyoruz ki bunca zamandır sendikal hak ve
özgürlükleri genişleten bir yasa bekleyen 2 milyon kamu emekçisi bir kez daha
aldatılmıştır.
23 OCAK 2012 Tarihinde Bakanlar Kurulu tarafından
onaylanarak TBMM Başkanlığına gönderilen 4688 Sayılı yasa tasarısı bu
aldatmanın açık belgesidir.
Bu yasa tasarısı, Üçlü Danışma Kurullarında
konfederasyonların görüşlerinin taslağa yansıyacağına, kamu emekçilerinin toplu
sözleşme hakkı yönünde düzenlemeler yapılacağına dair söz verenlerin bizi
yanıltamayarak sözlerinin arkasında yine durmadığını göstermektedir. Kısacası
bugüne kadarki pratiğinde defalarca şahit olduğumuz gibi AKP iktidarı, kamu
emekçilerinin toplusözleşme hakkı konusunda da takiyede sınır tanımadığını
göstermiştir.
Tasarı ile toplu görüşmeden bile daha geride bir düzenleme
getirilmek istenmektedir. Hizmet kolu toplu sözleşmelerine yer verilmeyen
tasarı ile sendikaların talepleri yok sayılmaktadır. Bu resmen sendikaların var
oluş gerekçesinin ortadan kaldırılması demektir.
Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir sendikalar yasasının ve
toplu sözleşme düzeninin örneğini görmek mümkün değildir. Varsa da bunun
“sendika yasası” ve “toplu sözleşme” olarak adlandırılması mümkün değildir.
Bizler, Hak ve özgürlüklerimizi yok sayan bu yasa tasarısına
karşı;
*Grev hakkımızın yasal teminat alındığı özgür bir Toplu
Sözleşme düzeni için
*Örgütlenme özgürlüğü önündeki tüm engeller kaldırılması
için
*Her sendikanın üyeleri adına toplu sözleşme yapabilmesinin
sağlanması için,
*Belediyelerle yıllardır yapılan Toplu Sözleşmelerin devam
etmesi, bu konuda herhangi bir sınırlama getirilmemesi için
*Tüm çalışanlara insan onuruna yakışır bir ücret ve sağlıklı
çalışma koşulları sağlanması ve çalışma yaşamının demokratikleştirilmesi için
mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğimizin bilinmesini istiyoruz. Komisyonlarda
görüşüldükten sonra TBMM Genel Kuruluna sevk edilecek olan yasa sürecinin her
aşamasına, tüm olanaklarımızı ve enerjimizi kullanarak müdahil olmaya devam
edecek, eylem ve etkinliklerimizi artırarak sürdüreceğiz.
Uluslararası sözleşmelere, evrensel sendikal hak ve özgürlük
normlarına aykırı, kazanılmış haklarımızı gasp etmeyi hedefleyen tüm
düzenlemelere karşı geçmişten beri mücadele eden Konfederasyonumuz bundan sonra
da; Bütün kamu emekçilerinin haklarına yönelik saldırılara karşı tutum almaya,
yalanları teşhir etmeye, sahte demokratların maskelerini düşürmeye ve kamu
emekçilerinin grevli toplu sözleşmeli sendika mücadelesini yükseltmeye devam
edecektir.
Yıllardır verdiği fiili meşru mücadeleyle “hak verilmez
alınır” ilkesini rehber edinen KESK'in, kamu emekçilerini kapı kulu olarak
gören mevcut zihniyetin ürünü olan bu yasa tasarısına karşı, mücadelesinde
yarattığı değerlere yakışır bir direnç ve kararlılık göstereceğinden kimsenin şüphesi
olmamalıdır. “dedi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder